Show TV | Hayat Güzeldir Programı | Dr. Fatih ATMACA

O göz kapakları yerçekimine yenilip aşağıları doğru düşmeye başlayınca…
Garfield oluyor insan…
Hani o tatlı ama hep uykulu gibi duran kedi:))
Sanki göz kapaklarının üzerinde bin ton ağırlık varmış gibi oluyor, hep kıvrılıp, uyuyasın geliyor. Görüş açın azalıyor, okuman bile zorlaşıyor.
Yani bana öyle oluyordu…
Bu, işin sağlık kısmı…
.
Estetik kısmına gelince, ne kadar eyeliner ya da kalem çekersen çekeyim, bana mısın demiyordu. Sürekli kirpiklerimi rimellemem, onları öne çıkarıp, kapaklarımın düşüklüğünü gizlemem gerekiyordu.
.
Canıma tak etti! Fatih Hoca’yı buldum. Bir yıl önce, 20 dakikada halletti. Eski ben oldum. Ama ifadem değişmedi. Bir kişi bile, “A göz kapaklarını yaptırmışsın!” demedi. Gizlediğimden değil de, o kadar doğal oldu ki, kimse bir şey fark etmedi. Ve ben çok daha rahat okur oldum. E insanın çenesi durmuyor tabii, arkadaşlarına anlatıyor:)) Bunun üzerine, 5 arkadaşım farklı zamanlarda soluğu doğalcı Fatih Hoca’da aldı.
.
Tabii ki Fatih Hoca gibi pek çok değerli hekim var. Seçeceğiniz doktor, tamamen size kalmış. Ama faydalı bir işlem. Ben faydasını gördüm. Bu soruları Fatih Hoca’ya sorduğumda, bir arkadaşıma daha refakat ediyordum. Araya, bu mini röportajı sıkıştırdım. Şimdi onun da işlemi bitti. Biz, soluğu Boğaz’da alacağız. Gözlük takıp hayatına devam edecek. Birkaç gün mor dolaşacak, buz kompresi yaparsa morluk da pek olmayacak, ağrısı sızısı yok, uyurken bir süre yüz üstü yatmayacak, kremlerini sürmeyi ihmal etmeyecek, sonra her şey normale dönecek. Yaşasın, bir hayale daha çentik attık! Keyfimiz gıcır, sizin de öyle olsun. Hepinize iyi hafta sonları..

Göz kapağı ne zaman düşüyor?
-Kişiden kişiye değişir! Genetik yapı önemli. Tabii beslenme alışkanlıkları ve kullanılan ilaçlar da. Bazen tütün kullanımı süreyi biraz daha kısaltıyor. 40’lı 50’li yaşlardan itibaren sarkma belirgin bir hale geliyor. Kimi misafirlerimize, anında müdahale ediyoruz. Kimi misafirlerimizde ise işlemin tam ihtiyaç haline gelmesi için birkaç yıl beklediğimiz oluyor.

YARIM SAATTEN AZ SÜRÜYOR, KORKULACAK BİR ŞEY DEĞİL

Peki korkulacak bir şey mi?
-Değil. Lokal anesteziyle yapıyoruz. Uyanıksınız yani. Ağrı yok. İşlemin toplam süresi de yarım saatten kısa. Misafirlerimiz, işlem bittikten sonra günlük hayatlarına aynen devam edebiliyor.

Göz kapağından sarkan cilt mi çıkarılıyor? Nedir olayın tam aslı?
-Öyle de diyebiliriz. Deforme olan yıpranmış fazla bir cilt var. Altında yine deforme olmuş, işlevini yerine getiremeyen kas dokusu ve fıtıklaşmış bir yağ dokusu. Bunların hepsi düzgün, nizami ve gerektiği kadar çıkartılıyor.  Gereğinden fazla yağ alınırsa, gözler çukur kalır. Az alınırsa, yapılan işlemin etkisi kısıtlı olur. Fazla cilt çıkartılırsa, bu sefer de gözler kapanmaz…

Tecrübe gerektiren bir işlem desenize…
-Aynen öyle! İyi yapıldığında etkisi muazzam.  Göze yapılan olumlu veya olumsuz müdahaleler çehreyi inanılmaz değiştiriyor. Gözler, dışarıya açılan penceremiz. Bizi yorgun, üzgün, dinç veya dinamik gösteren, bakışlarımıza anlam katan gözlerimiz…

İFADEM DEĞİŞMESİN AMA YÜZÜME BİR TATLILIK, BİR GÜZELLİK GELSİN!

Siz bu işlemi öyle bir yapıyorsunuz ki, “Bir farklılık var yüzünde. Gençleşmiş, dirileşmişsin!” deniyor. Ama kimse ne olduğunu anlayamıyor. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
-Konunun can alıcı yeri burası: Doğallık. Bir şey yapıldığı anlaşılmasın, ifade değişmesin, “Bir tatlılık, bir güzellik gelmiş yüzüne…” densin. Hedeflediğimiz bu. Gereğinden fazla cilt çıkarılırsa ya da anatomik yapıların gerektirdiği yerlerin dışında kesiler, işlemler olursa… Hem yapay görünür hem de gözün hattı ve şekli bozulur. Biz doğallık peşindeyiz. Tabii buna ulaşabilmek için dikkat edilmesi gereken şeyler var.

Neler onlar?
-Kemik yapısı, kaş yapısı, göz küresinin büyüklüğü küçüklüğü, çıkıklığı veya çöküklüğü, cildin tonu, gözün rengi… Hepsini detaylı bir süzgeçten geçirip, tecrübemizi de işin içine katarak, iyi bir sonuç elde etmeye çalışıyoruz. Bunları hesaba katmazsanız, gözün anatomisi, hattı değişiyor. Göz, ovalken yuvarlak hale geliyor. Yuvarlakken çekik hale geliyor. Bunlar da başarıyı azaltıyor.

Kaç tane yapmışsınızdır bugüne kadar?
-Toplam ameliyat sayım, asistanlık sürecim de dahil olmak üzere, muhtemelen 30 bine yakın…

Şaka!
-Değil! Göz başına hesaplarsak, 60 bin de diyebiliriz! Tecrübe, cerrahide çok önemli. Çünkü okuyarak bir yere kadar. On binlerce vaka gördükten sonra, hangi ciltte daha çok iz kalacağını da tahmin edebiliyorsunuz. “İz kalır yaptırmayın” dediğim oluyor ya da “Henüz zamanı gelmemiş, birkaç sene sonra gelin” dediğim de…

İnsan kaç kere göz kapağı ameliyatı olabilir?
-Cilt deformasyonu yaklaşık 10-15 yıl sürer. Ama 100 yaşına kadar yaşayabilen az sayıda insanımız var. O yüzden, ilkini 40’lı yaşlarda olursa, 60’ta bir daha yapabilir ve sonra 80’de…

Erkeklere de yapıyor musunuz?
-Tabii tabii. Pek çok erkek hastam oldu. Yüzde 65 kadın, yüzde 35 erkek gibi bir oranımız var.

DÜŞÜK GÖZ KAPAKLARI YA DA GÖZ ALTI TORBALARI KİŞİYİ MUTSUZ VE ENERJİSİ DÜŞÜK GÖSTEREBİLİYOR. SÜREKLİ “ÜZGÜN MÜSÜN? AĞLADIN MI?” GİBİ SORULARA MARUZ KALIYORLAR

İşin bir estetik boyutu var, bir de tıbbi…
-Aynen öyle! Düşük göz kapakları ya da göz altı torbaları kişiyi mutsuz ve enerjisi düşük gösterebiliyor. “Üzgün müsün? Ağladın mı?” gibi sorulara maruz kalabiliyor insanlar. Göz estetiği, kişinin daha genç, daha dinamik bir görüntüye kavuşmasını sağlayabiliyor. Ama bunlar işin estetik boyutu. Bir de sizin de söylediğiniz gibi tıbbi boyutu var. Ki bence o daha önemli.

Biraz da tıbbi boyutundan bahsedelim…
-Göz kapaklarımızı açıp kaldıran kas, bir kâğıt kalınlığında. Bu narin kas için sarkan cilt, yağ paketleri ve yağ torbaları ciddi bir ağırlık teşkil ediyor. Bu da kişinin yorgun hissetmesine yol açıyor, uykuya eğilim yapabiliyor. Okuması zorlaşıyor. Günlük hayatını idame ettiremiyor. Bazen ileri derecede sarkması olan migren hastalarını, nörolog hocalarımız, “Fayda görebilirsiniz” diye bize gönderiyor. Sonrasında, “Hakikaten migren ataklarım azaldı” şeklinde geri dönüşler alıyoruz, mutlu oluyoruz. Düşük göz kapakları, sürüş esnasında görüş alanını da kısıtlıyor.

Hangisi daha zor, üst mü alt mı?
-İkisi de zor değil. Üst kapak, yarım saatlik bir işlem, alt kapak 1-1,5 saat sürebiliyor. Alt kapaklar, ayrıca bir ustalık istiyor. Ama tabii söylemem gerekiyor, bunlar hata kabul etmeyen işlemler.

İŞLEM BİTİP, KİŞİYİ SAĞLIĞINA KAVUŞTURUP, SORUNLARINI ÇÖZMÜŞSEM MÜTHİŞ BİR HAZ DUYUYORUM

Korkmuyor musunuz böyle bir sorum almaktan?
-Aksine çok zevk alıyorum. İşlem bitip, kişiyi sağlığına kavuşturmuşsam, sorunlarını çözmüşsem müthiş bir haz duyuyorum. Ayrıca yüzünde etkileyici bir fark oluyor. Bu da çok mutluluk verici. Çok severek yapıyorum işimi. Nereye ne çizeceğim, nerede bitireceğim, göze baktığım an, zihnimde beliriyor. Daha kalemle çizmeden… Tecrübe denilen şey, bu olsa gerek. Binlerce ameliyattan sonra, kişinin kaş yapısını, göz yapısını, kaşı aşağıda mı yukarıda mı, gözü çukurda mı, daha mı çıkık, iri gözlü mü, küçük gözlü mü olduğunu hemen fark ediyorsunuz. Kusurlu yerleri görüyorsunuz ve ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. İri gözlü birinden, az cilt çıkardığınız zaman hiçbir işe yaramaz mesela. Veya küçük gözlü birinden, fazla çıkardığınızda, kapak kapanmaz. Bazen de kaştan kaynaklanan sarkmayı, kapaktan zannederek cilt çıkarıldığında, gözler uykuda kapanmıyor, açık kalıyor. Bu hatalar yüzünden oluşan olumsuz durumların düzeltilmesi için de başvuran çok oluyor.

Ne yapıyorsunuz o zaman…
-Eğer sorunu düzeltebileceğime ve karşımdaki kişiyi tatmin edebileceğime inanıyorsam, ikinci bir işlemi öneriyorum. Yok eğer düzeltilmeyecek durumdaysa ya da düzeltsem dahi, tatmin olmayacaksa, asla cerrahi önermiyorum. Hem karşımdakini düşünüyorum hem de hekim olarak kendimi. Çünkü neticede, ben de karşımdaki kişinin gözüne, ismimi bırakıyorum. Kolay görünen ama gerçekten uzmanlık gerektiren işler bunlar. Öyle hatalar yapılıyor ki, kimi zaman vücudun başka bölgesinden cilt alıp oraya koymak gerekebiliyor. O yüzden araştırmak, ince eleyip sık dokuyup adım atmak çok önemli.

 

Ayşe Arman'ın Kişisel Blogundan Alıntıdır. 
Yazının Orjinal Adresi için tıklayınız